Antik kentlere genel bir ilgim var ve oraları gezip tarihe tanıklık etmek çok hoş. Aşağıda bu akropolde neden sadece kalıntılar kalmış bununla ilgili bir yazı bırakıyorum.
Göbeklitepe, Nemrut, Hasankeyf, Efes ve daha nice tarihi şaheserler gücün ve baskının aracı olarak (egemenliğin görkemi) genellikle yüksekçe yerlere kurulmuş.
Anadolu toprakları bir uçtan diğer uca çok zengin bir kültürel mirasa sahip. Ancak bu topraklarda öteden beri egemenlik sürenler bunun değerini bilmek, korumak, halka açmak yerine kendi menfaatleri doğrultusunda adımlar atmışlar.
Bu vurdumduymaz şahsi menfaatçi tutum sonucu irili ufaklı binlerce tarihi eser yurt dışına kaçırılmıştır.
Osmanlı İmparatorluğunun paylaşılması 18. yüzyıldan itibaren büyük Avrupa devletlerinin gündeminden düşmedi ve bu ülkelerden eli en güçlü olan Almanya idi.
Almanya (Prusya) 1840’lardan itibaren Osmanlı ile olan ilişkilerini adım adım ilerletti. İş birliği öyle bir noktaya vardı ki, neredeyse tamamen Almanya politikalarına tabii olundu. Osmanlı imparatorluğunun 1880’lı yıllarda Almanya ile yapmış olduğu dönemin en büyük silah ticareti her iki ülke ilişkilerinde önemli bir gelişme olarak tarihe not düşüldü. Osmanlı, bir kez yakayı kaptırmıştı. Bu kez gündeme Berlin-Bağdat demir yolu hattı anlaşması geldi. Demir yolu hattı, tıpkı bugünün AKP’si tarafından uygulanan yap-işlet-devret modeliyle Almanya’ya verildi. Osmanlı bu anlaşmaya varmak için büyük ödünler verdi. Devlet, belli oranda bir kâr garantisinin yanı sıra, Deutsche Bank’a Haydarpaşa-Ankara hattı boyunca 20 kilometre enindeki bir şerit içinde kalan toprak altı zenginliklerinin çıkarılması ve ağaç kesme hakkı verdi.
Almanya bir yanda demir yolu çalışmaları diğer yanda; Bergama başta olmak üzere birçok bölgede kazı çalışmalarına girişti. Çalışmalar öyle bir boyuta vardı ki; Bergama bölgesinde yapılan kazı araştırmalarında çalışanların sayısı 200 kişiye vardı. Berlin’de bulunan Pergamon müzesini gezip görme şansınız olursa, bu talanın sonuçlarını görebilirsiniz.
Ege bölgesi antik döneme ilişkin tarihi eserlerle dolu geniş bir alan. Tarihçilerin 8 bin 500 yıllık bir geçmişe sahip olduğunu ileri sürdükleri Pergamon’nun yazılı tarihi ise MÖ 4. yüzyıla uzanıyor. Pergamon, aynı ad ile anılan krallığın da başkentidir.
(evrensel.net)
Bergama Akropolisi, Türkiye'nin İzmir iline bağlı Bergama ilçesinde yer alan antik bir yerleşim alanıdır. Akropolis, Antik Yunan ve Roma dönemlerinde Pergamon Krallığı'nın başkenti olan Pergamon'un en önemli kısmını oluşturmaktadır. Bergama Akropolisi, deniz seviyesinden yaklaşık 335 metre yükseklikte bir tepe üzerinde kurulmuştur ve şehrin en önemli dini, kültürel ve siyasi yapılarının bulunduğu bir alan olarak bilinir.
### Tarihçe ve Önemi:
- **Pergamon Krallığı**: MÖ 3. yüzyılda kurulan Pergamon Krallığı, Helenistik dönemin en önemli kültür ve sanat merkezlerinden biri olmuştur. Bergama Akropolisi, bu krallığın yönetim merkezi olarak büyük bir öneme sahipti.
- **Helenistik Dönem**: Akropolis, özellikle MÖ 2. yüzyılda Attalos ve Eumenes krallarının yönetiminde büyük bir gelişme göstermiştir. Bu dönemde yapılan tapınaklar, tiyatrolar, kütüphane ve diğer yapılar şehri önemli bir kültür merkezi haline getirmiştir.
- **Roma Dönemi**: Pergamon, MÖ 133 yılında Roma İmparatorluğu'na katılmıştır. Roma döneminde de şehir ve Akropolis, önemli bir yerleşim yeri ve dini merkez olmaya devam etmiştir.
### Önemli Yapılar:
- **Trajan Tapınağı**: Roma İmparatoru Trajan ve Hadrian adına yapılan bu tapınak, Bergama Akropolisi'nin en yüksek noktasında yer alır.
- **Athena Tapınağı**: Şehrin koruyucu tanrıçası Athena'ya adanmış bu tapınak, Akropolis'in en eski yapılarından biridir.
- **Zeus Sunağı**: MÖ 2. yüzyıla tarihlenen bu anıt, Pergamon'un en ünlü yapılarından biridir. Berlin'deki Pergamon Müzesi'nde sergilenen sunak frizleri, Bergama Akropolisi'nden getirilen önemli eserlerdir.
Oraya vardığımıza bile inanamıyorum. Kadim Pergamon, ihtişamıyla bizi büyüledi. Çok fazla turist yok, bazen sadece sen ve yukarıda yüksek sesle ve uzun süre uluyan rüzgarın olduğu hissi var. Yukarıdan manzara Bergama'nın tamamına bakmaktadır. Birçok yer var, telefonu 0'da boşaltmayı başardık. Giriş biletlerinin fiyatı 11.02.24 itibarıyla 340 liradır. Ayrıca fünikülerde 500 gidiş-dönüş tırmanış var. Ama bu çabaya değer.
Arabayla seyahat ediyorsanız hemen üst kattaki girişe gidebilirsiniz, otopark, kafe ve hediyelik eşyalar bulunmaktadır. Giriş biletleri 15.07.23 itibarıyla 200 liradır.(müze haritası olmadan) . Fünikülerle tırmanabilirsiniz, ancak bu + 300 lira (gidiş-dönüş) daha fazla ve pek yeni bir şey görmediler. Akropolis ve tiyatrodan manzaralar harika. Ölçek ve büyüklük açısından Pergamonun Üçe daha çok karşılık geldiği görüşüne katılıyorum.
Tarih her zaman ilginçtir... O anı varsaymak ve hissetmeye çalışmak, her şeyin nasıl olduğunu hayal etmek büyüleyici.
Çok ilginç bir yer, ama su stoklayın, Nekropole yaklaşırken bizim için bitti, zordu. Toplamda, tüm iç mekanlara bakarak 4-5 saat geçirdiler
Köklerimi arıyordum ve tarih beni tanrı'nın unuttuğu bu şehre götürdü, bunu nasıl ve kimin inşa edebileceğini kelimelerle açıklamak imkansız ... bir dağın tepesinde durduğunuzda, önünüzde akropolis ve tepedeki devasa mermer sütunlar nefes kesici, beyin bunu anlamayı reddediyor, bu dünyanın başka bir mucizesi değil mi…